4 Aralık 2023 Pazartesi

Kendini DE sevmek - 3: Doğru iç sesi bulmak

Kendimizi sevmek için ilk ve en önemli adım, dengeli bir iç ses sahibi olabilmekten geçiyor. 

İç sesimiz, süperego denen ve toplumla birey arasında bağ kuran, bize yukarıdan bakıp ara sıra ayar çeken bir ses olabildiği gibi, bazen de id yani içimizdeki kural tanımayan, yaramaz, kışkırtıcı çocuğun sesi olabiliyor. İlki ne kadar "güvensiz, olumsuz ve yargılayıcıysa", ikincisi de o kadar "gereğinden fazla güvenli, kışkırtıcı ve başı belaya sokucu" oluyor. 

İç sesimiz sürekli bize ayar çekmeye başladıysa, "sen salaksın beceriksizsin yanlış yapıyorsun suçlusun" gibi yorumlarda bulunmaya kalkarsa, bir "dur bakalım, sen benzer bir durumdaki arkadaşına da bunları mı diyorsun? Yoksa ona destek olacak şeyler mi söylüyorsun? E o zaman bi zahmet bana da onları söyle bakalım" diye ayarı çekmek gerekebilir. Aynı şekilde iç sesimiz sürekli bizi "sen aslansın kaplansın bunu da yaparsın yürü be" diye yüreklendirip altından kalkamayacağımız ya da sonunda başımızın belaya gireceği durumlara itiyorsa, ona da bir "dur bakalım ya, nereden geliyor bu özüne zarar verme isteği" diye sormak gerekebilir. Dengeli bir iç ses ayar çekerken suçlayıcı değil, şefkatli bir iç sestir. Motivasyon verirken ise temkinli ve kendini bilendir. 

İç sesimiz ne süperego ne de id olmalıdır aslında; her zaman ciddi ve vakur olmadığı gibi, ara sıra zıpır, neşeli ve rahat da olmalıdır. Kendi kendiyle dalga geçebilmeli, kendini aşağı görmediği kadar yukarı da görmemeli, insanı harekete geçirecek gazı verdiği gibi, tam yerinde durduracak freni de basabilmelidir. 

İnsanın endişeli ve güvensiz olduğunda değil, rahat, neşeli ve güvenli olduğunda öğrenmeye açık olduğunu, fakat hafif dozda bir endişenin de onu motive ettiğini bilmelidir. 

Buraya kadar tamam, peki, bunları ben de biliyorum; ama bu şefkatli iç sese nasıl kavuşacağım? diyorsun değil mi.... Şöyle:

İç ses sürekli olumsuz ve aşağıya çeken türdeyse, endişe atakları yaratıyorsa ve seni ketliyorsa; onu susturmanın en zor olduğu anlarda "bu konuşan sadece endişe" diyorum ben. Bu sadece endişe, gerçek değil bu, bu ben değilim.. Bu beni harekete geçirmek isteyen güç; donup kalmamamı, bir şey yapmamı isteyen güç.. Ama iletişim şekli yanlış işte; niyeti iyi ama iletişim biçimi çok kötü.. Yanlış kelimelerle doğru şeyleri söylemeye çalışan biri gibi.. Büyük olasılıkla ebeveynlerinden birinin ya da yetişirken üzerinde etkisi olan birinin sesi bu bak, dikkat et. Seni seven ama sana tam da güvenmeyen, seni "eğitme" rolü de bulunan ama bunu tam da nasıl "şefkatle" yapacağını bilememiş, dolayısıyla seni endişelendirerek ya da şüpheye düşürerek motive etmeye çalışmış birinin sesi bu. Kim olduğunu düşün bir bakalım.... Bulacaksın.

Bulduktan sonra, işin kolay. İşte o sese bir vücut verdin ve kimin konuştuğunu görselleştirebildin. Bundan sonrası kolay, sadece ona "ben büyüdüm, hayat yolunda az çok bir şey öğrendim, beni artık korumana kollamana ihtiyacım yok" dedikten sonra devam edeceksin: "tamam anlıyorum, duyuyorum seni ve harekete geçeceğim korkma; ama harekete geçebilmek için tehdite değil, biraz şefkate ihtiyacım var.."

O noktada yeterince kendinden emin, inanarak ve güçlü söylediysen bunu, ses mucizevi şekilde susuyor. Ve yerine "şefkatli iç ses" konuşmaya başlıyor. Kim mi bu? Arkası yarın ;)

by Andrew Gable link