30 Kasım 2022 Çarşamba

Sevmek - 3: emek mi, anlık bir his mi?

Sevmek; aktif bir uğraş mı, yoksa kendi yolunda akan sakin bir dere mi?

Sevgi emektir, diye biten filmi hepimiz biliyoruz. Belki bu filmi hepimiz hayatımızın bir noktasında yaşadık da. İki insan arasında kalmak değil sadece, hattâ aynı insana duyduğumuz sevginin zaman içinde değiştiğini düşündük belki de.. Uzun süren ilişkilerin başında hissettiklerimizle, yıllar sonra hissettiklerimiz aynı mı kaldı? Ya da ilk başlarda içimizin ısınmadığı biri zamanla tanıya tanıya kalbimizi hiç mi fethetmedi? Ya da tam tersi, can-dost sandığımız birinden hiç mi kazık yemedik? Demek ki sevgi uzuuuun bir yolmuş yavaş yavaş yürünen, öğrenilen?

Yoksa...?

Şimdi desem ki sana, hayır, sevginin emekle alâkası yok.. Sevmek, üzerinde çalışılarak başarılacak bir görev değil. Sevmek, aynen mutluluk gibi, bize yaratıcımız tarafından "ana paket" içinde, "kurulum seçeneği" olmaksızın verilmiş bir duygu. İnsansak, seviyoruz. Üstelik saniyenin binde biri kadar bir zaman içinde, kimi ve neyi seveceğimize karar veriyoruz! Ve şaşıracaksın ama, doğru karar veriyoruz.

Derler ya "en baştan gözüm tutmamıştı" ya da "kanım kaynayıverdi".. Kimi dillerde "midem söyledi" derler, kiminde "bağırsaklarım hissetti". Kalbimiz, kanımız, midemiz, bağırsağımız, hangisi sorumlu bilmem ama, bir şeyi ya da insanı sevmenin ya da sevmemenin "içimizden" geldiği kesin.. Beynimizin beş duyu ve sinir uçlarından aldığı bilgilerle saniyelik doğru kararlarından bahsediyorum, seni de müthiş heyecanlandırmıyor mu bu yeteneğimiz? Bu kadar içsel bir hisse "emek" demek, "öğrenilen bir şeydir" demek, ne kadar doğru peki?

Bir sonraki yazı: hormonlar ile deneyimlerin savaşı.

Sevmek - 2: Bir alışveriş midir?

Sevmek ve sevilmek nedense ilişkili terimler gibi geliyor kulağa. Ah bu adam hiç sevilmemiş ki sevmeyi bilsin diyor meselâ bazı filmler, şiirler, düzyazılar. Ya da birini sevince, o da seni sevsin istiyorsun, sevemedi diye üzülüyorsun, kendini ya da onu suçluyorsun. Yapmadın mı? Hepimiz yaptık.. Ta ki sevmek kelimesinin gerçek anlamını anlayana dek.

Sevmek bir alışveriş ilişkisi değil, önce onu bir belirleyelim. Sevmek senin içinde ve tek yönlü, etken bir his. Ha şanslıysan elbet karşılıklı olur, tadından yenmez. Ama sevmek fiilinin göstergebilimsel meali, A. noktasından B. noktasına doğru giden bir ok işareti misali tek yönlü bir eylem. Ve öznesi sensin, sevilen şey ya da kişi (ya da tanrı) değil. Bu nedenle "sevdim de sevilmedim" ya da "tanrım ben sürekli sana dualar ediyorum da sen beni duymuyorsun" ya da "evladımı çok seviyorum, tüm emeğimi enerjimi veriyorum ama karşılığında haytanın teki oldu" gibi durumlar, ne yazık ki anlamlı beklentiler değil.. 

Öznesi sen olan sevmek eyleminin muhatabı kim ya da ne olursa olsun, senin sevginle bir etkileşim içinde değil. Onun üzerinde hiçbir yaptırımın, hak iddian, beklentin de, işte bu nedenle olamaz. Bu bir alış-veriş, bu bir denge oyunu, bu bir karşılıklı etkileşim değil. 

Peki sevgimiz hiç bir şeyi değiştiremez mi şu dünyada? dersen, elbette değiştirir, hattâ şu dünyada herhangi bir şeyi değiştirme gücü olabilecek tek kavram da sevgidir bence. Ama bu işin tek bir kuralı var; o da bir değişim beklentisi içinde olmamak. Sadece sevmek. Karşılık beklemeden, değişim beklemeden, sahiplenmeden, planlar projeler üretmeden, hedefler koymadan, sadece safça - her iki anlamıyla da ;) - sadece sevmek. 

Ve "sevmek" hissinin, eyleminin, kavramının karşındakine değil, sana ne yaptığını görmeye, anlamaya çalışmak.. Evet, sevmek bu.

29 Kasım 2022 Salı

Sevmek - 1: giriş

2021 Mart'ından sonra bu bloğa artık bir daha uğramam diye düşünmüştüm. Az çok dalgalarım durulmuş, hayatımın anlamını tünelin ucunda beliren bir ışık gibi görmüştüm en azından: Sevmek, deneyimlemek ve denge. Bunlardı benim için yaşamı anlamlı kılan kavramlar. Üzerinde düşünmek, konuşmak ve yazmak yerine yaşamaya karar vermiştim bu kavramları.

Başardım mı? Evet.

Hayatın çok daha içinde olduğumu, hayatı çok daha içime çekebildiğimi gördüm teoriden pratiğe geçince. 2021 Mart'ına oranla kesinlikle daha mutlu bir insanım. İlişkilerime, günlük yaşamıma ve üretkenliğime de yansıyor bu mutluluk.

Fakat 2021 Mart'ında aslında beni asıl sarsıp yıkan ve sonra o yıkıntıdan yeniden var olmama neden olan başka bir şeydi.. Bloğa son noktayı koyduktan birkaç gün sonra, çok sevdiğim birinin kaybını yaşadım. Yasın o beş aşamasını da karman çorman, bazen içiçe, üstüste, bazense araya aylar girerek yaşadım. Önceki ölümler yitirişler hiç olmamış, ben onlardan hiçbir şey öğrenmemişim gibi, en baştan yaşadım bu yitirme sürecini. Fakat bu sefer bir farkla: duygularımı izlemeyi, anlamaya çalışmayı tercih ederek! Yasın dibine inerken de, yavaş yavaş yukarıya çıkarken de, tüm geri dönüşlerde, tüm aydınlanma ve sıçrayışlarda, oradaydım. Bu sefer kaçmadım. Dibine dek hissetmeyi tercih ettim.

Ve hepsi, beni tek bir kavrama çıkarttı: SEVMEK.

2021 Mart'ından beri sevmek kavramını çalışıyorum ve sanıyorum artık yazmaya da hazırım. Yazılar yoruma kapalı olacak (bu tortu'da denediğim ve daha bana göre olduğunu, daha kendim gibi yazabildiğimi fark ettiğim bir yöntem) fakat yorum, fikir ve görüşlerinizi, aklınıza gelen diğer soruları, tartışmak istediklerinizi her zaman proje365blog@gmail.com adresine yazabilirsiniz..