Bazen youtube'ta minimalist evlere / yaşamlara denk geliyorum. Hepsi birbirine benziyor. Yalnız yaşayan bir adam ya da kadın; zen felsefesi, minimalizm, denge konularında guru olmuş, bizi de bunun ne kadar kolay, zahmetsiz, keyifli bir yaşam olduğuna ikna ediyor. Katılmıyor değilim, ben bana kalsam, ben de bambaşka bir şekilde tasarlardım hayatımı. Fakat çocuklarla yaşadığın anda; minimalizm, zen, sakinlik ve sessizlik "mümkün" olmaktan çıkıyor ve "hayal" oluyor bence..
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4agN_88t310IzXTmHYHGwPsPARR3pjwDE011ZsdZNIKPpC6p1Ryel4tg9AwSe2tCD6-XqdvqDBzFrKrTw1Qmbi9otGOWVnkLBKQRFzDCXsLfdYiPkHCRn-3oNh4GThF4tgiCDEgJ2XXSGtP3qDWo0E58hBzww9YSenNPQ1Q6pWVnMjVW_R0Qg162sFpw/s320/IMG_2135.jpeg)
Youtube videolarındaki sessiz hafif rahatlatıcı geri plan mûsikîlerinin aksine, çocuklarla dolu bir evde, sürekli şöyle bir uğultu oluyor:
- “Anneağğğğ ayıcıklı tokamı, mavi simli blüzümü, spiderman’li tshirtümü, yere düştüğü halde almaya üşendiğim ve yatağın altına iteleyiverdiğim öz be öz burnumu, o burnumdan beynime kadar soktuğum parmağımla sondaj yaparken çıkanları bulamıyoruuuuum!” ---> “Te Allahım aç kollarını sana geliyorum; bekle geleceğim ama yolu bulamıyoruuuum..”
- “Karıcığıııım üç sene önce alıp çekmeceye attığım ve unutup gittiğim çizgili lacivert kazağımı, beni deli dürttüğü için, bu sabah giymeye kalktım ama bulamıyoruuuum!” ---> “Gözünle bak kocacığım, gözünle. Üst kattaki dolabın sol gözünün alttan üçüncü çekmecesinin sağ tarafında, beş sene önce alıp hiç kullanmadığın kemerin hemen önünde duruyor, gözünle baaaak”
Şimdi bunun hangi birine “Az çoktur evladım” ya da “Kocacığım anları biriktirelim, eşyaları değil”le cevap verebilirsin, soruyorum sana.
Peki ya gözlerini kocakoca belertmiş, en tatlış sesiyle “Anneeeeeaaaağ legami yeni set kalem çıkarmış hemen alalım mı n’oooolur n'oolur” diyen kapitalist yavruya “evimiz bir yaşam alanıdır, eşya biriktirmek için yapılmış bir depo değildir” demenin hassas ve tehlikeli sonuçları?!
Evde futbol ⚽️ ve o vazo.. pfft.
Aynı evde biri kapitalist biri sosyalist iki uç evlat yetiştirirken yaşananlar peki? “Bu beniiiiim hayır ikimiziiiiin, hayır benim oooo, anneaaaaağ” ---> “evladım o ikinizin de değil; benimdi o ayol, 11 sene önce benimdi hühühü”
“Bi ferahla bi nefes al, 4’e dek say, yavaşça ver, yaaaa gördün mü, bir nefesi bile içimizde tutamıyoruz işte, hayatın anlamı almak ve geri vermek demek ki” diyen Youtube gurusuna el salla! Hazır elini sallamak için kaldırmışken ziyan olmasın, bir de tokat aşket.
Fakat umutsuzluk yok! İsteyince vallahi oluyor. Tek bir adımı var üstelik, şu soruya doğru cevabı verebilmek:
İhtiyaç duyduğun şey gerçekte ne?
benim misal bu. şaka şaka.
ihtiyacım olan bu fotoğraf içindeki "sakinlik ve sessizlik" duygusu..
Bu duyguya bu evi satın almadan nasıl sahip olabilirsin peki?
Şu önemli; bazen ihtiyacımız olmadan alıyoruz.. Başka bir şeye açlık çekerken, onu maddesel bir ihtiyaçla karıştırıp, içimizdeki o boşluğu doldurmak, yaşamımıza dair bir yanlışı düzeltmek için de alıyoruz. Ve buna 'amaaan beni mutlu ediyor ya, alım gücüm de var, kime ne' gibi kılıflar uyduruyor, hep yeni'nin peşinde koşarken, yeniye yer açmak için eskiyen ve vasıfsızlaşan bir şeylerden de vaz geçmemiz gerektiğini unutuyor, dolduruyor da dolduruyoruz.. Sonra da 'her şey üstüme üstüme geliyor bu sıra' ya varıyoruz... Ama hayat böyle dolmuyor, boşluklar kapanmıyor.. İhtiyacımızın gerçekte ne olduğunu anlamaya çalışmak bu nedenle çok önemli... Ruhumuzdaki o eksiklik ne...?
Bazen de kendimize değil çocuklarımıza yönelik oluyor bu ihtiyaç.. Sürekli çocuklarımız için alışveriş yapıyoruz; kıyafetler ve oyuncaklar olabilir ama entelektüel bir kılıf içinde kitaplar, "iyi bir eğitim", kurslar, aktiviteler de olabilir. Sürekli bir yetersizlik hissi, daha iyi anne olma isteği ve daha iyi'nin yanlış tanımlanması duygusu da olabilir.. Maddiyat değil maneviyat anlamında da; sürekli çocuğa kol kanat germek, onun uçmasını engellemek.. Ruhumuzdaki eksikliği bulmamız lazım..
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfznzDTYhyTuXrd4wrryCHS_U0r-jfEOSBwRQW9_0EyUZy3R7gEHmLW7tC2hD6IkXXEtnUxUM-Bp5clHbX3HtEACbF_pKFUFGA5tKmyUWjWIZatlvkCALsBZ3Ev0yEYiRzQAOuymFG2PT0hnszasW9nydb1t4F0FJS_A4WxEkX0dpzdTWXzkfqQxnMmYU/s320/IMG_2136.jpeg)
Bir de şu var, sen tüm bu eksiklikleri gidermiş, minimalist ve anti kapitalist bir insana dönüşmüş olabilirsin ama;
Ya birlikte yaşadığın insan toplayıcı / biriktirici / maksimalistin önde gideniyse?!
Misal benim ailem... Bir minimalist olarak, bir (de değil üç tane) maximalistle yaşamak tam bir kabus! Nasıl başa çıkıyorsun dersen; biriktirme alanlarını sınırladım! Herkese 30x40x40 boyutlarında birer kutu aldım ve o kutuya ne koyduklarına (fotoğraftır, anı eşyasıdır) asla karışmıyorum, keza kıyafetlerine ayakkabılarına da asla karışmam (eşim kıyafetlerini kendisi alır ve bu nedenle misal benimkinin 3 katı ayakkabısı vardır :) Karışmam. Dolapta ve ayakkabılıkta (hepsi kapaklı, en azından dıştan minimalist bir görünüm veren dolaplarda) yer bulduğu sürece. Kızımla oğlum zaten büyüme çağında, her 6 ayda bir kıyafetler ayıklanıyor, yeni kalanlar veriliyor / eskiyenler atılıyor ve bahsettiğim “minimalist gardrop” listesine göre yenileniyor. Mis.
Biriktiricilerin en beter huyu olan “Hatıra değeri olan eşya ve U.F.O’lara gelinceeee. Orda işte çelik gibi sinirler ve kararlılık ve son çare olarak da içten pazarlıklılık gibi üstün nitelikler gerekiyor :))) Örnek vereyim: Sevgili maksimalistimiz bir koca kutu “hatıra” biriktiriyorsa, ikinci kutuyu asla vermiyorum. Ağlasın mızıklansın ı-ıh. Iron-Lady iptidai otorite C.! Birine versem diğerleri tepeme biner, ev olur çöp ev. Hayır.
Onun yerine, “hayır herkesin birer hatıra kutusu var. Düzenle, azalt, yer aç ve bu kutuya sığdır” diyorum. Buna uymazsa da vallahi çaktırmadan atıyorum (içten pazarlıklılık dediğim bu) :P Fark etmiyor bile! Zaten maximalistler sonunda neleri var neleri yok bilmedikleri için, sorun olmuyor! :))) Kırk yıl sonra birşeyini hatırlayıp ara ara bulamazsa da, valla diyorum ki: “o kadar çok eşyan var ki bulamıyorsun işte!” Halbuki çaktırmadan atmışım :)) Kötü müyüm evet, pişman mıyım hayır!
İşte böyleeee. Benden bunlar çıktı.
Günün alıştırması: peki sen; minimalist misin maximalist mi, sen neler yapıyorsun bu konularda? Var mı önerilerin, ekleyeceklerin? Ya da kirli sırların, burda söyleyip bizi güldüreceğin?
Bir sonraki konu: Olumsuz duygularla mücadele.. Tüketmeyi körükleyen en önemli olumsuz duygulardan biri; acıdan kaçmak için satın almak, biriktirmek, toplamak. Ne yapabiliriz?
Fotoğraflar: housebeautiful.com