19 Aralık 2023 Salı

Kendini DE sevmek - 12: Stres Anlarını Yönetebilmek

Bu yazıda doğru beslenme, uyku, spor, ekransızlık, dostluklar, zaman yönetimi gibi klasik yöntemler yok... Bu yazıda sıcak bir duş al, bir bitter çikolata at ağzına, anda kal gibi öneriler de yok. Çünkü onların hepsini zaten sağır sultan bile biliyor. Bu yazıda, kendi içimizdeki fırtınaya odaklanacağım ben, çünkü o dinmeden ne yaparsan yap, boşuna....

Klasikler, her zaman ve koşulda işe yaramayabilir..

Stres anları herkes için farklı; kimi kaya gibi durabilir, kimi kum gibi dağılabilir. Kimi güçlü olduğunu sanarken, en ufacık bir rüzgarda yerle bir olabilir, kimi kaldıramayacağını, hayatta kalamayacağını sandığı anlardan büyük bir metanetle çıkabilir. Stres herkesi farklı etkiler. Ve herkesin stresle mücadele yöntemi de farklıdır. Dolayısıyla kimine "anda kalmak" iyi gelirken, kimi oturup sayfalarca "plan program yapmak" isteyebilir, bir diğeri "geçmişi irdeleyip ders çıkarmaya" çalışır.. Kimi mizaha başvurur, kimi duaya, kimi arkadaşlarına, kimiyse "aklını anlık şeylerle oyalamaya ve dağıtmaya" çalışır.. Dolayısıyla stres anlarını yönetmek, son derece bireysel ve herkes için değişen bir anlama gelmektedir.

Fakat tek bir yöntem herkes için işe yarıyor; kendine acımak, kendini suçlamak ve cezalandırmak yerine, kendine şefkat göstermek, anlayışlı yaklaşmak ve her koşulda inanmak, güvenmek ve emin olmak. Çünkü eğer stres anlarında bir de kendinle savaşıyorsan, o savaş asla galibiyetle sonuçlanmayacaktır...

Tüm yöntemlerden önce "durmak" ve "sakince durumu değerlendirmek" gerekir. Konuşan içses negatifse, onu susturmak ve yerine "mantıklı düşünceyi" koymak gerekir. Duruma göre saldırmamız mı, kaçmamız mı gerekiyor, onu hesaplamak ve zaman kaybetmeden eyleme geçmek gerekir. Eğer yapılacak hiçbir şey yoksa, yani çaresizsek de, bir an önce kabullenme aşamasına geçmemiz gerekir. Mızmızlanmak ve kendimize acımak eğer kısa sürecekse yararlıdır çünkü mızmızlanmak da insana "dur ve dinle, seni rahatsız edeni dile getir ve yardım iste" demektedir. Ama sürekli mızmızlanmak, kendine acımak, pasif çaresizlik; bunlar uzun vadede bir de kişilik kalıbına dönüşürse, stres anlarını yönetmek mümkün olmayacağı gibi, "hayat olumsuz, karanlık, yalnız bir yer" yanlış kalıp yargısına erişmeye neden olur ve o noktanın geri dönüşü de çok zordur... 

Dolayısıyla, stres anlarında kendimize öz şefkat göstermek, kendimizi dinlemek ve iç sesimizi olumluya çevirmeye çalışmak, kendimize güvenmek, inanmak ve "önceki stres anlarından nasıl çıktığımızı hatırlamak" gibi yöntemlerle motivasyon vermek en birincil görevimizdir. Zaten biz kendimize güvenirsek, gücümüzü yeniden kazanmaya başladığımızı görecek ve kendimizi güçlü hissettiğimiz anda da karşı saldırıya geçip, bu savaşın galibi olacağız... O zaman ilk adım; kendimize acımayı bırakıp, bu "problem"i nasıl çözebileceğimize ya da çözümsüzse de, bu kısırdöngüden nasıl çıkabileceğimize odaklanmak.. Gerisi biraz öz şefkat ve sabırla, mutlaka gelecektir..

Yarın: Sonsöz :)