Cahit Zarifoğlu "sevmek de yorulur" demiş.
Bazı sevmekler, yorar insanı, doğru. Üstelik bu biraz dinlendikten sonra daha da şevkle çalışmaya devam edeceğin türde bir yorgunluk da değildir. Tükenirsin, devam edemeyeceğini anlarsın. İşte o noktada insan bazen durmak ister.. Arkasını dönüp, başını önüne eğip, suyun aktığı, rüzgârın estiği yöne bırakmak ister kendini.. Gitmek, ister..
Oysa tam o anda Nazım Hikmet; "Unutma her gelen sevmez ve hiçbir seven gitmez" diye fısıldar kulağına!
Peki hangisine inanacaksın?
Elbette ikisine de. Bu iki şair/düşünürden yüzlerce yıl önce yaşamış olan Seneca'ya dönüyorum ben yüzümü. Seneca der ki: "sevip de yitirmek, sevmemiş olmaktan daha iyidir". Yaşadıklarını, öğrendiklerini, kendine kattıklarını düşününce.. Yitirmekten de, gitmelerden de korkmuyorum artık.. Çünkü bir önceki yazıda da anlattığım gibi, sevmek kaynağı sende olan, onu nasıl ve nereye yönlendireceğine senin karar vereceğin bir duygu.. Yorulduysa, bir baraja yönlendir, bir süre dinlensin, bakarsın daha taşkın, daha gürül gürül gelir yeniden.. Ya da kollara ayır, dağıt, binlerce küçük sevgiden yarat kendini, bir bakarsın hepsi yolunu bulmuş, yönünü bulmuş, yeniden bir ırmak olmuş.. Kuruyan kollar mı var, bırak kurusun, demek ki elverişli ortam yokmuş, belki toprak çok kuruymuş, kana kana emmiş, yoketmiş suyunu. O su ki, bilirsin, yeraltından bile bulur kendini, kaynak olur fışkırır başka bir yerden..
Hayır sevmek bitmez. Sadece yön değiştirir, gizlenir, durulur, sonra yeniden güç bulur, bambaşka bir yerden yeniden doğar. Sana düşen sadece beklemek ve dikkatle izlemek..