Sağlıklı olmanın tek başına bir mutluluk nedeni olduğunu söyleyenler oluyor. Tabii ki sağlıklı olmak büyük bir şans, yaşam kalitemizi ve dolayısıyla yaşam doyumumuzu arttıran bir unsur, hattâ bu yüzyılda artık bir lüks ama başlı başına bir mutluluk nedeni olduğuna inanmıyorum.
Hayatımda gördüğüm ilk sağlıksız insan, aynı zamanda hayatımda gördüğüm en mutlu insanlardan biriydi. Çocuk aklımla bunun çekişkisini o zamanlar anlamamıştım ama şimdi düşününce, nasıl olabilir bu? diye ben de şaşırıyorum ve bilimsel verilerle desteklemek istiyorum. Kanser hastaları ile yapılan bazı çalışmaların sonuçlarına baktığımda, kanser sürecinde "kontrolü elinde tutmak" yani kanseri ve kansere karşı hislerini yönetebilmek, hastalığın sürecini olumlu etkiyor. "Moral her şey" diye özetlediğimiz durum. Ama.. Bir başka durum var.
Bir çok kanser hastası, kanser sürecinde çevrelerinden gördükleri destek kadar, ilişkilerinde daha yakın ve açık olabildiklerini, çevrelerinden daha olumlu sözler duydukları için, kendileri de daha olumlu insanlara dönüştüklerini belirtmiş. Resmen kanser bana iyi geldi, sevdiklerimle ilişkilerimi düzeltti, hayata daha olumlu bakmama yaradı diyenler olmuş. Ben de birebir böyle gözlemliyorum. Sanki bir olumlu değnek değmiş ve birden "siktir ya, uğraşamayacağım.. bundan sonra olumluya odaklanacağım, daha farklı algılayacağım ve yaşayacağım" ruh haline bürünüyor insan.
Lütfen "pollyanna'ya bağladı" demeyin, aksine, birden "ne gereksiz işler" diyor, sanki hiç ihtiyacın olmadığı halde sana verilen gözlüğü çıkarıp atmış gibi oluyorsun. Yerine pembe gözlük giymeden, çıplak gözle bakarak, baktığını olduğu haliyle kabul ederek... Bu da mutluluk vermiyor belki ama bir hafiflik verdiği kesin.
Yani sağlıkla "sınanmak" mı dersiniz buna bilmem ama ömrünü hep sağlıklı bir şekilde geçirmiş bir insanın bu seviyede bir anlamaya ulaşabileceğini sanmıyorum ve belki de diyorum, sağlıksızlığın da bir güzel tarafı var ve bu "sağlığı anlayıp şükretmek" (şu Allahın belası karşılaştırmalı şükür kavramı) değil de, sağlıksız olduğun halde ve belki de bu sayede, yaşamdan farklı düzeyde bir tat alabilmek. Bunu özellikle grip olduğunuz zaman yanınıza konan adaçayına, şefkatle bakılan ateşinize, üzerinize örtülen battaniye ve sizden hiç bir şey beklenmeden sadece dinlenmeniz istendiğinde de fark etmişsinizdir... Hoş bir his değil mi?
Buradan bir sonraki yazıya doğru atlayacağım meta kavramı tahmin etmek zor değil: bakım vermek, şefkat vermek, "prososyal" davranış ve mutluluk ilişkisi.