4 Aralık 2020 Cuma

Denge

"Ne için" yaşadıklarını ve hayatın onlar için ne anlam ifade ettiğini, sevdiğim ve fikirlerine değer verdiğim insanlara sormaya başlayalı uzun zaman oldu ve bana rehberlik eden çok güzel, çok çeşitli cevaplar aldım. Bunlar içinde benim en çok katıldığım ve anlam katan ilk madde olarak düşündüğüm; "deneyimlemek için" oldu. Yani hayatı bir sürü kavanoz gibi düşünürsek, her birinin kapağını açıp, içinde ne varsa ondan bir parmak tatmak. Mutluluk kadar acıyı da deneyimlemek, hayatı sadece güzel yönleriyle değil, acısıyla tatlısıyla bir bütün olarak yaşamak, deneyimlemek..

Oysa içimizde hep bir "aydınlık yüz" özlemi var. Mutlu olalım. Sevilelim. Başarılı olalım. Hedeflerimiz hep olumlu kavramlar, kazançlar. Oysa "yaşamı anlamak" aslında biraz türbülans, biraz iniş çıkış, biraz mutsuzluk, trajedi olmadan olmuyor.. Sakin, huzurlu, rutin, beklenmedik hiç bir durumla karşılaşmadığımız bir yaşam aslında bize anlamsız geliyor.. Geriye dönüp bakınca "neler yaşadım be!" demek ve "nasıl çözdüm şu sorunu, şu sıkıntıdan nasıl çıktım, şu çalkantılı dönemi nasıl geçirdim" diye düşünmek, çoğu insanda "yaşanmışlık hissi"ni hattâ "yaşam doyumu"nu arttırıyor.. 

Ve aslında farklı noktalarda önümüze gelene açık olarak durmak, aynı zamanda hayata karşı daha esnek, açık fikirli olmak da demek.. Hayat ne getirirse ona açık olmak, bir yolunu bulmak. "Zekâ" bile bir anlamda böyle tanımlanmıyor mu; "uyum yeteneği"..? 

Oysa biz insanlar hayatımız rahat, güzel, keyifli ve kolay geçsin istiyoruz! Hayattan olumsuz bir darbe aldığımızda "bu neden oldu?" diye karalar bağlamamızdan, hattâ inanç sistemi içinde "Tanrı neden böyle korkunç şeylerin olmasına izin veriyor?" diye sorguladığımız anlardan bahsediyorum. Oysa Tanrı sadece "iyi" değil, "kötü"yü de içinde barındıran bir mutlak güç.. Yine hayat da böyle bence, iyilikler kadar kötülüklere, şükretmek kadar mızmızlanmaya, şans kadar şanssızlığa da ihtiyacımız var. Hayır, aksini görüp değerini anlayıp ya da bizden kötü durumdakine bakıp "karşılaştırmalı şükür"ler etmemiz için değil asla, aksine, aksi ile bütün halinde oluşunu, ayrılmazlığını, tamamlanmışlığı yani denge hissini anlayabilmemiz için..

Şükür demişken.. Şu şükür listelerine, günlüklerine, şükür günlerine vs. çok deli sinir oluyorum ben! Hep bu "olumlu ol, gülümse, güzele odaklan" felsefesine de.. Şükür kadar mızmızlanma, şikayet etme, sinirlenme hakkımız da olmalı. Nasıl devamlı mızmız bir insan içimizi darlıyorsa, devamlı hoşnut, şükreden bir insan da içimizi darlar.. Şükür defteri kadar, şikayet defteri de yazmalıyız; ya da daha iyisi aslında hiç birini yazmamalı, yaşamalı ve türbülansın içinde dengemizi bulup, devam etmeliyiz bence. 

Denge evet; denge için yaşanabilir bence. Verdiğin kadar almak, farklı açılardan deneyimleyerek bütüne ve nihaî anlama ulaşmaya çalışmak için..