13 Aralık 2020 Pazar

Gülmek

Kate Moss, 1990. F: Corinne Day.

"Ne güzel gülümsüyorsun" derdi, rahmetli.... Daha ben gülümsemeden gözlerim gülüyormuş. Ne sevmiştim böyle demesini.. Gülümsemenin mutlulukla değil ama sevgiyle ilişkisi var.

Mutlulukla ilişkisi olansa, gülmek. Bu arada; başlamadan tabii milenyumgillere özel olarak, gülümsemek :) ile gülmek :D arasındaki farkın "göstergebilimsel" anlatımını da es geçmeyelim. 

Gülmek ya da mizahın kullanımı ile mutluluk arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu biliniyor ama ünlü komiklerin genelde mutsuz hayatlar sürdüğünü ya da özellikle zihinsel yeteneği yüksek depresiflerin mizahı aslında bir tür "savunma mekanizması" olarak kullandığını da unutmayalım. 

Neşeli olmak, mizaha düşkünlük, gülmeyi sevmek ise; genellikle hayata olumlu bakan insanların özelliği deniyor. Bu iki paragraf arasındaki tuhaf çelişki, işte o da beni cezbeden :)

Bence buradaki çelişkiyi yaratan tam olarak şu: mutlu insanlar, her zaman mutlu olunamayacağını bilir! Mutsuz oldukları dönemleri yönetebilen, zorluklarla karşılaştıklarında geçen yazıda bahsettiğim gibi "so what." (ne olmuş yani?) diyebilen ve inişlerin de oyunun bir parçası olduğunu bilen insanlar, en dibi gören insanlar ve buna rağmen (hattâ buna da) gülebilmeyi öğrenen insanlar; mutluluğu en iyi bilen insanlar bence. Bilmiyorum bu düşüncem ne kadar havada kalıyor..

* Çok kalmıyor olsa gerek çünkü depresyon çalışmalarında laugh therapy (kahkaha terapisi) denen tuhaf ama bir şekilde geçerli bir yöntem de var son dönemlerde. 

Gülümsemek ise... ah o sevgiyle çok ilişkili.