Seçebilme özgürlüğü mutluluğun önündeki basamaklardan biri dedim ama, öyle havada bırakmak istemiyorum bu konuyu. Eskiden bir arkadaşım "evliliğimde mutsuzum.." diye başladığında "e ayrıl o zaman?" deyiverirdim. Seni tutan nedir; maddi endişeler, çocukların varlığı, çevreden gelecek yorumlar, yalnız kalma korkusu, bu yaştan sonra yeniden sevecek birini bulmaya çalışmak?
Gel zaman git zaman, bir şeyler bir şeyler oldu ve o zaman anladım ki "e ayrıl o zaman" lafı hakikaten kadınlara edilen "aman kocandır döver de sever de, kır dizini otur" ya da erkeklere edilen "daha iyisini mi bulacaksın, yediğin önünde yemediğin arkanda, çoluk çocuğuna acı" kadar havada, o kadar anlamsız bir "nasihat"miş (hoş nasihatin hangisi anlamlı ki diye de sormak isterim).
Dolayısıyla "seçim özgürlüğü" ne kadar özgürlük, o biraz tartışılır.. Fakat "yanlış seçimler" üzerinden mutsuzluğa dayanmak da aynı ölçüde anlamsız geliyor bana. Seçim yanlışsa, düzeltme şansın da yoksa, o zaman bakış açını değiştirmek (kabullenmek ve devam etmek) zorundasın. Şimdi burada "mutluluğa odaklan" zırvalığı yapmayacağım (nedense sürekli mutluluk dünya barışı kardeşlik muhabbeti yapanları, her konuya sadece olumlu yönden yaklaşanları biraz aptal andavallı (ignorant kelimesinin tam türkçe karşılığını hatırlayamadım) buluyorum, bakınız denge konusundaki yazım) ama bu seçimde seni tutan bir şeyler de olmalı ki, "yeter be" deyip gidemiyorsun. Gittiğinde paşa paşa dönüyorsun. İşte o "tutan şey"leri derinlemesine düşünmek lazım. Aradığın "anlam" ya da uğruna yaşadığın "şeyler"den biri o, çünkü.
Günün sözü: Sometimes people let the same problem make them miserable for years when they could just say, 'so what.' That's one of my favorite things to say. 'So what.' " - Andy Warhol.