Meksika'dan bir öykü aktarıyor Clarissa Estes:
"Ranchoslu yaşlı bir büyücü kadının bana anlattığına göre, La Que Sabe (her şeyi bilen), kadınları kutsal ayağının tabanındaki bir kıvrımdan yaratmıştı. Kadınların bilgili yaratıklar olmasının nedeni budur, çünkü onlar aslında her şeyi hisseden taban derisinden yapılmışlardır."
Bir çok yazımda "ayaklarımla düşündüğümden" bahsettim, çeşitli bloglarımda. Bu satırları okuduğum anda da bu betimlemem aklıma geliyor. Ve son zamanlarda hep ayaklarıma bakarak yürüdüğüm....
Günün Tortusu: Yürüme terapileri.
Bugün danışanları ofisin dört duvarında kapalı halde ya da evde ekran arkasından görmek yerine, terapiyi dışarıda buluşarak ve birlikte karda yürüyerek yaptım. Hem bana, hem danışana iyi geldi. Serin hava ve hareket, sadece ayakları değil, insanın düşünce ve algı gücünü de açıyor..
Eve dönüşte raporlamayı da masa başında değil, mutfak tezgâhının üzerinde, ara sıra dışarıya, pamuk gibi yağan kara bakarak yaptım. Ara sıra gözlerimin beyaz boşluğa dalması, düşüncelerimin akıp gitmesi çok hoşuma gitti.. Kar (sahi) neden (bu kadar sessiz) yağar?*
Ve insanın kendi dışındaki bir şeylere odaklanması, neden insanı mutlu eder? Cevap yine Estes'den: Kıçlarımızdaki boku düşünüp durmayı bırakıp, ara sıra yıldızların eşliğinde seyahat edecek duruma yükselmemizi sağlayacak olandır; sanat, edebiyat, şiir, resim, müzik, felsefe ve din......
* Gölgesizler, Hasan Ali Toptaş.